top of page
Nefes Assos hayalimiz nasıl başladı?

Hayalimiz nasıl başladı?

 

Eşim Nevra ile İstanbul’da doğup büyümüş, finans alanında kariyer yapmış, okumayı, dünyayı ve farklı kültürleri tanımayı seven, gastronomiye önem veren, 40’lı ve 30’lu yaşlarda, şehrin konforuna alışmış ve sosyalliğini seven gayet “şehirli” bir çiftiz.

İstanbul’u çok sevmemize ve hakkını vererek yaşadığımıza inanmamıza rağmen yıllar içerisinde bu şehrin olağanüstü ve çarpık büyümesine yakından tanık olduk. Şehrin önce havasının bozulduğunu, aynı gün dalından sofraya hiçbir şey yiyemediğimizi, organik olduğunu varsayıp aldıklarımızın bile hangi ticari kaygılarla yetiştirildiğini bilemeyeceğimizi fark ettik. Neyi soluyorsak, nasıl besleniyorsak sağlığımızın ve yaşamımızın o denli kaliteli olabildiğini biliyorduk. Aynı zamanda aşırı gürültülü hale gelmiş, yaşamın insanları yorduğu ve güvensiz hissettirdiği, şartları sürekli ağırlaşan İstanbul’da, yılın büyük bölümünü geçirmek bizim için zorunluluk olmaktan çıkmalıydı. Diğer yandan her an gerçekleşebilecek büyük deprem riski ve devamında İstanbul’da beklenen kaos ve yine kolayca kaosa sürükleyebildiği görülen türlü 21. yüzyıl tehditleri, bizi şimdimiz ve sonramız için enerjimiz yerindeyken bir başka yaşam arayışına sürükledi.

Okuduk, dinledik, gezdik

Bir eyleme cüret edince, dünyadaki iyi örneklerden kerteriz, başarısızlıklardan ise ders alan arka planı oluşturmak çok önemli oluyor. 2015 yılında, aile olarak yönümüzü tayin etmiştik. Yolculuğumuz, benzer bir arayışla yola çıkan ancak yapamayan, sürekli zorluklarını görüp erteleyen, yolda yorulan veya yapan ancak sürdürürken yorulup vazgeçenleri görerek, hikayelerini dinleyerek, kaynak taraması yaparak, ziyaret ederek şekillendi. Ülkemizde maalesef ne site, ne de köy ölçeğinde, kendine yeten, meselelerini çözmüş iyi bir örnek bulunmuyordu.

Olumsuz girişimler, bize çok şey öğretti!

Maddi durumu elveren, bu alternatif yaşamda tutunabilen, arazi çevirip müstakil evini yapmış aileler, yetiştiricilik yapmasalar bile çıkan işlerden, altyapıdan ve masraflardan dertliydi. Yaşlananlar şehirdeki kolaylıklar olmadığı için tek aile olarak çok zorlanıyor, tam ihtiyaç duydukları dönemde vazgeçip şehire dönmeyi konuşuyorlardı. Daha önemlisi doğada yaşam güzel gelse de zamanla sosyalliği arar olmuşlar ve etraflarında bulamamışlardı. Çocukları, misafirleri yılın 10 günü kalacak diye 365 gün bakmak zorunda oldukları metrekareler, kapasiteler altında eziliyorlardı. Eleman çalıştıranlar başka olumsuzluklardan şikayet ediyorlardı.  Mevcut bir köyün altyapısından yararlanmak için eklemlenenler ise “öteki olmaktan” ve başka şeylerden şikayetçilerdi. Yeterince gözleme sahip olduktan, ne yapmamız ve yapmamamız gerektiğini anladıktan sonra yeni yaşamın maketini şekillendirdik. Meseleyi çözdüğümüze inandıktan sonra tekrar aynı ailelerin görüşlerine sunduk. Ben bile evimi satarım böyle bir yere yerleşirim teyitlerini aldıktan sonra yer aramaya başladık.

 

En temelden başladık; Kaliteli hava, su ve gıda

Öncelikle havası çok iyi olan bir yer olmalıydı. Seçenekleri araştırırken mümkünse İstanbul’a sürüş mesafesinde, uçak yolculuğu gerektirmeyen bir lokasyon bulmalıydık. Denizi ve özellikle Ege’yi çok seviyorduk ancak yıllarca severek gittiğimiz İzmir-Çeşme-Bodrum hattının artık tatil için bile keyfi ve huzuru kaçmış, altyapısı üst yapılarını taşıyamaz hale gelmişti. Bodrum’un güneyinden Antalya’ya kadar yerleşim yerleri cazip olmasına rağmen İstanbul’a yalnızca uçak opsiyonu sunmasının yanı sıra yazları çok nemli ve boğucu havası olduğundan bize göre değildi. Bu işin bir de yaşlılığı vardı ve iyi hizmetlerin sunulduğu şehirlere komşuluk önemliydi.

Bu esnada benim gibi banka genel müdürlüğü yapmış ve yaşam gustosunu çok takdir ettiğim bir büyüğüm “Madem böyle bir düşünceniz var, bizim buraları bir de bu gözle görün” diyerek Kaz Dağları’na davet etti. Aslında sıklıkla gittiğimiz bir yerdi, burada yenilenebilir enerji yatırımı da yapıyorduk. Ancak yeni bakış açısıyla değerlendirince bölgenin, aradığımız bütün kriterleri fazlası ile karşıladığını tekrar gördük. Yoğun bir yer arayışı süreci başladı. Denize bakan, ancak deniz kenarında bir yer olmamalıydı. Denizdeki sürekli tuzlu buhar sirkülasyonun, insan, hayvan, bitki ve binalarımız için iyi olmadığını biliyorduk. Yaklaşık 40 arazi gezdik.

Assos, her yönüyle bize ilham verdi...

Aristoteles’in yaşadığı ve felsefe okulunu kurduğu Assos, havası, denizi, coğrafyası ve kendine has dokusu ile bambaşkaydı. Birgün arazi aramaktan yorgun, güneşi orada batıralım diyerek Antik kente çıktığımızda, buraya ve denize bakarak yaşasak ne güzel olur derken o esnada gelen bir telefonla karşısında bir yer olduğunu, üstelik imarının da müsait olduğunu bilgisini alınca ilahi bir mesaj almış gibi sevindik. Araziye gittik ve manzarası düşündüğümüz gibi nefes kesiciydi ve o gün Nefes Assos ismi de doğmuş oldu. Kısmet oldu ve 65 dönüm araziyi, bizim gibi düşünenlerle paylaşmak üzere küçük bir köy yapmak için aldık.

Assos antik kentinin karşısına 21. Yüzyıl  olanakları ile doğru bir eser kazandırarak dünyada kerteriz alınacak ekolojik ve sürdürülebilir bir köy kuracaktık.

Kurgudan gerçeğe...

Köyün çizimleri ile ilgili aklımda tek isim vardı, dünya ölçeğinde bir mimar ve insan olan Han Tümertekin. Han Assos’ta yaptığı bir evle dünyanın en önemli mimarlık ödülünü kazanmıştı ve bölgede arazisi, ortağı  Haluk'un ise evi vardı. Daha önce Han’ın yaptığı bir evde de oturmuş ve hissettirdiği algıyı çok seviyordum. Han ve ekibiyle sinerjik biçimde köyün üzerinde çalışmaya başladık. Bu esnada salgın başlayınca konuyu takip eden herkeste sabırsızlık arttı ve 2022’de başlarız dediğimiz köyü en geç 2022’de bitirmek üzere ritim kazandık. Bu esnada köyde yapmayı planladığımız ekolojik oteli Avrupa Birliği fonlarından yararlandırmak üzere yarışmaya soktuk. Projemiz birçok kriterde övgü alarak hibeye hak kazandı. Bu da yolumuzu ve hedefimizi teyit eden bir durak oldu. Projenin en önemli ayağı doğada bir yaratım ve kendine yeten sürdürülebilir bir proje olacağı için, üst yapılar kadar önemlisi; altyapı, mühendislik, proje yönetimi, tarım, peyzaj, sosyal sürdürülebilirlik temalarıydı ve sayfamızda göreceğiniz alanının önde gelen isim ve firmalarıyla takımı tamamlamış olduk. Madem bu değerli takımı kuruyoruz öyleyse meseleleri yalnızca kendimiz için çözmeyelim,  biz nasıl ülkemizden kerteriz alacak örnek bir yerleşim bulamadıysak, başkaları bize baksın, sonuçları da açık kaynak yayınlayalım ve bizden daha iyisini yapmaya girişsinler insanlar bu sıkıntıları yaşamasın diyerek Nefes Assos Standartları (N.A.S) adını verdiğimiz metini de oluşturmaya koyulduk. Ve tabi instagram hesabımız açarak ilgi duyacakları çalışmalardan haberdar etmeye başladık…

Hayatımızda yeni bir bahar...

2022 Zeytin Hasadı'nda Nefes Assos’taki köy sakinleri de hayatlarının baharına ve restorasyon dönemine başlayabilecekler. Bizim formlardan okuduğumuz ve beklediğimiz gibi size de ait olduğunu düşündüğümüz hikayemiz, çok yakında köy sakinlerinin hikayeleri ile özgün yerini alacak. Nefes Assos’a gösterdiğiniz nitelikli ve ilham verici ilgiden dolayı, eşim Nevra ve takımımız adına teşekkür ederim. Bizlerin çalışmalarına binlerce nitelikli mesajınızı katarak demledik Nefes’imizi…

Köy sakinleri karmasının; birbirlerinin enerjisini yükselten, varlığı ile güven, huzur veren insanlardan oluşması ile candan bir komşuluğun tesisi, Nefes’in sosyal hedeflerindendir. Keşke daha fazla yerimiz olabilseydi. Ancak merak etmeyin sizi duyuyoruz ve tanıtımı takiben benzer yaşam formlarını mümkün kılmak için başka bir sürpriz hazırladık.

 

 

Sevgi ve Saygılarımızla

Nevra & Önder Halisdemir

 

bottom of page